30 YILLIK YENİ BİR TÜRKİYE'YE HAZIR MIYIZ?
14 Şubat 2022'de Ülkemizin ilerletilmiş(progress) haritasında bir Yeniay meydana geliyor. 30 yıllık bir
döngüyü başlatacak olan yeniay Kova Burcunun 14 derecesinden yol almaya başlayacak. Yeniaylar
aynı bireysel haritalarımızda ,kolektif haritalarda olduğu gibi ,ülke haritalarında da yeni başlangıçlar
adına güzel enerjiler barındırır. Yeniayın aynı normal yeniaylarda olduğu gibi ,ışığını yansıtması ve
yeni başlangıçların başlaması için zamana ihtiyaç vardır. .Bu durum normal Yeniaylarda 3 ile 4 gün
arasında iken ,Progres haritalarda 3*4 seneyi alabilir. Tabi ki bu Yeniayın da diğer ay geçişleri gibi
fazları olacaktır. Haritanın diğer potansiyellerine göre ve Natal harita göstergeleri, Solar Arc, Solar
Retrun, İngress ( Mevsim Haritaları) tutulmalar da işin içine katılarak değerlendirilir. yorumlanır.Ay
fazları tüm harita çeişitlerinde son derce önemli döngülere işaret eder. Ancak ben bu çalışmayı
sizlere Ülke Haritamızın Progres Ay fazlarının geçişlerini , Tutulmaları da ekleyerek (sadece bilgi
amaçlı) geçmişten örnekler vererek sizlerle değerlendirmek, üzerinde düşünmek, sadece Progres Ay
Fazları geçişlerinin bile ne kadar etkili olduğunu paylaşmak adına yaptım. Yakın Tarihimize Kronolojik
kısa bir bakış atalım istedim. Öncelikle geçmiş yıllara bir bakalım. Ülke progresinde yakın tarihlerde
hangi fazlarda neler yaşanmış.Tabi ki tutulmalar ve diğer haritalar da durumları tetikler ancak
göreceksiniz ki sadece Progres geçişler bile büyük ipuçları veriyor.
9 Şubat 1963 yılında 14 derece Yay Burcunda Prog.5.evde Natal 6.evinde yaşanmış. Ancak
öncesini düşünürsek 60 ve 62 yılları tamamıyle küçülen fazdan balsamiğe geçerek zorlu
süreçler yaşanmış. 1960 Darbe girişimi, Adnan Menderesin asılması,62 Anayasası vs olaylar
bu yıllara bakarak durum değerlendirmesini kendiniz yapabilirsniz. 1961 ve 1962 yılları
tutulmaları döneme imzasını atmış.Özellikle 1962 Aslan Kova tutulmaları ,Kova stelyumlu
tutulmalar darbe, isyan,kaos,kargaşa arketiplerini gündemlere taşımış. O devir 1963 yılındaki
Yeniayla yeni bir döngüye evirmiş kendini. 1969dan( Tutulmalar GadUranüs tarafında Balık
Başak aksındaydı) itibaren Progres Balsamık Ay derecesini tetikleyerek kareye girmiş Balık
burcunda, hem ülkenin natal haritasının uranüs -gadıyla kavuşum yapmış hem de Progres ay
8.evde ay- uranüs kavuşumu yapmış ve malum 68 kuşağı olayları. Yay burcunda olan Yeniay
haliyel Yay burcu konularını günemlere taşımış.İnançlar, değerler, etikler, hak hukuk ve
adalet, üniversitler, üniversite olayları , dualiteler , kutuplaşmalar üzerinden sorunlar,kaos,
karmaşa, konularını getirmiş ve süreç 70*72 (Tutulumlar yine Kova Aslan hattındaydı)
yıllarına kadar hararetli, yaşanmış(Amerikan Filosu ,Odtü ,Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının
hazin sonu). Daha sonra Progres Ay Balsamik derecesini tetikleyerek Dolunay fazına geçmiş.
Progres Ay*pluto kavuşumunu Yengeçte 11.evden 12.eve doğru taşırken yıl 1978*79 ve 80 li
yıllara doğru yol alıyordu.Tutulmalar Balık Başak aksında ve Aslan Kova aksındaydı yine.
Bitmeyen sağ -sol kavgası, Kahramanmaraş olayları, gözaltılar, ortadan kaybolan gençler, Türk
Lirasının 8 kez Devülasyon geçirdiği, akaryakıt kısıtlamaları, kıtlık vs yaşanan yıllar. Plutonik
dolunay 5.evde başlayan Progres Yenaiayın Dolunayında sokakta gençlerin isyanını ,kavgasını
, silahlı çatışmaları anlatıyordu adeta.13 derece ikizler balsamik derecesi, natal uranüs gad
derecesini ,Tutulmalar ise ülkenin Natal 5.evindekini Güneşini karelerken,Transit Pluto
Terazi Natal Marsını tetikliyordu.8 ayda 1606 kişi hayatını yitirmişti ,bir o kadar da kayıp
gençler vardı izi bulunamayan. 1980 Eylülünden önce ayrıca Progres Ay 29 Yengeç
derecelere gelerek Natal Plutonu tetikleyip Natal Asc ye vurgu yapıyordu. 1984*85 son
dördüne kapanan faza giren Türkiye Progres Ay*Jüpiter kavuşumuyla Özallı yıllara başlamıştı
bile. Ta ki 1990*91 ülkede tarikatların yükselmeye başladığı ,gazeteci cinayetleri ,Fetönün
adının ilk duyulmaya başlandığı döneme kadar. Körfez savaşı, ekonomik dalgalanmalar, grev
ve eylemler Özal döneminin sonuna geliniyordu. Balsamık fazı Ekonomik kriz değişen dünya,
yeni siyasi yüzlerle karşılarken 1992 yılında progres haritada yeniay yaşıyorduk.
1992 Temmuzun 14 derece Oğlak burcunda bir yeniay gerçekleşti. Oğlak Yeniayının, soğuk,
sert, muhafazakar yapıları ve siyasi - toplumsal yeni bir düzen getirmek üzere geldiği belliydi.
Ancak bu düzen son derece gelenekçi, muhafazakar ve baskıcı olacaktı elbet. Ne de olsa
saturyen Oğlak pek de taviz vermeyecekti. Siyasi yüzler değişti, yeni partiler kuruldu, ekonomi
toparlanmaya çalışıldı. 1997 yılında Progres haritada Ay*uranüs kavuşumu , natal haritanın
yine 9.evinde gad tarafından yol alıyordu. DGM mahkemeleri Susurluk davası, Kıbrıs meselesi
gündemlerdeydi. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı, Tansu Çiller Başbakandı. Tansu Çiller
Tedaş ve Tofaş yolsuzluk davlarından Refah Partisi sayesinde aklandı.
1999 yılında progres Ay şironla 8.evde kavuşum ,natal 10 evdeki şironla temastayken, yine bir
ekonomik krizle başbaşaydık. 8. Ev direk ekonomi ve Toplu ölümlerle ilgilidir. Karmaşa ve
kaosun dibidir , nam*ı diğer Karmanın evidir.Tutulmalar Aslan Kova aksındaydı yine. 17
Ağustos 1999 Depremi Şironu anlatmaya yeter mi bilmem? Milletçe ciğerimiz yandı.
Sırbistan*Bosna savaşına Nato askerleri gönderdik. Ecevit Başbakan oldu. Yine bu yıllarda pek
çok aydınımızı suikastlere kurban verdik. Merve kavakçı Meclise Türbanla girdi.1997 den beri
Genel Kurmay ve çevresi İrticayla mücadele adı altında çalışmalar yapıyordu. Tarikatler,
cemaatler, vakıflar kurulmaya çoktan başlanmış ,yeşil sermaye diye bir kavram oluşmaya
başlamıştı. 1999 depreminin ağır sonuçları ortaya çıkmaya başlamıştı bile.Tayyip Erdoğan
adını iyiden iyiye duyurmaya başlamış siyasi arenalarda boy gösterir olmuştu. Progres Ay
Progres Dolunaya giderken Ekonomik kriz, siyasi dalgalanmalar, yeni seçimler ve kurulan yeni
koalisyon, derken dolunaya bir kala Akp kuruldu(2001) ,seçimler yapıldı ,ve tam dolunay
olduğunda artık tamamen AKP YÖNETİMİ BAŞTAYDI Ay balsamik dereceyi tetikliyordu.. SENE
2008 YILIYDI. Dolunay prog.haritada 29 derece Oğlak yengeç hattındaydı ve ay plutoyla
kavuşum yapıp plutonik bir dolunay yaşattı bizlere. Dönüşümüm ta kendisini yaşıyorduk.
2013 *14 yılları kapanan kareyi yaşarken oldukça zorlanmaya başladık yine haliyle. Terazide
yaşanan kapanan kare Ülke marsını tetiklerken, Hak hukuk, Adalet söylemleriyle sokaklara
dökülmemizi getirdi. Gezi parkı olayları tüm dünyada manşetten verildi. Pek çok gencimizi
kaybettik ve natal haritamızın 4.evindeki marsı tarayarak gelen Ay terazi Natal şironumuzla
karşıtlık yapıyordu. Bu olaylardan sonra artan baskı, toplumsal hayatın her noktasındaki
kısıtlamalar, kutuplaşmalar, progres haritada artık Kova burcuna giren Güneşi anlatıyordu
adeta. Ey Özgürlükk!!!!! Kötü giden ekonomiden hala Gezi Parkı olayları sorumlu tutulurken
,progres ay *venüs*uranüs*kare-pluto135 natal jüpiter kavuşumuyla malum Fetö
ayaklanmasını yaşadık.Tutulmalat Koç Teraziden Balık Başak aksına geçiş yapıyordu. Daha da
bozulan Ekonomik *Politik süreci toparlayamadan 2019 Pandemisiyle beraber balsamık faza
girmiş olduk. 30 Yıllık son Oğlak döngüsünün kapanışını Oğlak Yengeç tutulmaları ve
tetikleriyle kapatırken neler yaşadığımızı yazmama gerek yok hepimiz görüyoruz sanışım Akp
Parti Kuruluş haritasının da 19 Yıllık Döngüsüne gelen yıllar, Parti yöneticileri ve vekilleri
sıkıştırmaya başladı. Parti içi bölünmeler, muhalifler artarken Oğlak balsamik harita kendisini
korkuç bir hükümet baskısı ,yasaklar, kısıtlamalar olarak kendisini gösteriyordu. Oğlak
Yeniayıyla başlayan süreç Kova Balsamiğine giderken Halkın Özgürlük Anksiyetesi pasif agresif
devam ediyordu.
14 Şubat 2022 14 derece Kova Burcunda yeniay.Öncelikle bildiğiniz üzere Kova zamanlarına
2020 Kova Sahipkıranıyla girmiştik. Ülkemizin de yeni döngüsüne burada girmesi hiç de tesadüf değil.
Önümüzdeki 30 yıllık döngüde halletmemiz gereken öncelikle, İnsan hakları, hayvan hakları, çocuk
hakları, azınlıklar ve toplumsal haklar, özgürlükler üzerine olacak kuşkusuz. Ancak yukarıda kronolojik
işlediğimiz döngülerde gördüğümüz üzere, başarılamayan konuların , açılan kare, kapanan kare ve
dolunaylarda nasıl sınavlara maruz kaldığımızı, ödenen bedellerin ağırlığını acı bir şekilde tasvir
ediyor.
PROGRES KOVA YENİAYI
Öncelikle Progres evin 5.evi Natal haritamızın 8.evinde gerçekleşecek Kova Yeniayı.
Kova mantığın, aklın ve zakanın burcudur. İçinde pek de duyguya yer yoktur. Kollektif bir sevgi vardır
ancak bu sevgi daha hümanist gibi görünürken ,gölgelei taraflarıyla duygusuz, düz mantık bir bakış
açısı da getirebilir.
Gençlerimizin bu döngüye borçlarla girdiğini, 30 yıl dış borçlarla iyi ya da kötü uğraşacağımızı
gösteriyor. Verg ve Sigorta sisitemleri, Emekli ve Memur maaşları, Ülkenin Hazinesi, Bankacılık
sistemleri, tüm devlet daireleri başta olmak üzere teknolojik yatırımlar, digital sistemlere geçiş,
değişen dönüşen para sistemleri ,Traım ve Sanayiide, yeni kurulacak akıllı şehirlerde ileri teknoloji
öncelikli konularımız. İleri Teknoloji , digital, yapay zeka ve uzay çalışmalarına kaynak ayırılırken,
yabancı sermayenin de ülkeye teknolojik ne gibi yatırımlar yapabileceğini Hilal Ay fazına girerken
öngörebiliriz. Değişen ve daha hümanist, daha komün, daha sosyalist ya da eşitlikçi bir demokrasi
adına yeni yasalar, çalışmalar yapılmaya çalışacak kuşkusuz. Ancak Özellikle Plutonun da 8.evden bu
bölgeye girmesi değişim ve dönüşümün o kadar da kolay olmayacağını gösteriyor. Son yıllarda profili
değişen Türkiye’ nin , özellikle yabancı yatırımcılar, ülkeye alınan göçmenler, vatandaşlık verilen,
toprak ev satılan tüm yabancılar konuları haliyle önümüze, tam da Kova Arketiplerini getirecek;
Azınlıklar, din ,dil, cinsiyet özgürlüğü gibi konular göçmenlerle ilgili yasalar, belki bir göçmen
bakanlığı ya da buna benzer oluşumlar üzerine çalışacağını ya da mecbur kalacağını düşünüyorum.
Hatta bu konularda ,ileriki yıllardaki tutulmalara bakarak ,Uluslararası mahkemeler, uluslararası yeni
anlaşmalar yapılacağını da öngörebiliriz. Ancak göçmenler, azınlıklar ve haklar konuları ilk etapta 30
yılın konusudur. Bu konular sağlıklı bir şekilde halledilmezse ,ilk kare 2029*2030 ve ardından çok
zorlu geçecek 2032 ( Son 30 yılın en zor yılı diyebilirim) yıllarında daha önceki yıllarda olduğu gibi ağır
bedeller ödenebilir. 2032 sadece ülkemiz için değil tüm dünya için son derce zor bir yol olacağa
benzer.
Yine devlet dairelerinden başlanmak üzere, Akıllı evler, Akıllı şehirler, kurulmaya başlanabilir. Şerden
hayır doğacak zamanlar, yaşanan ekonomik sıkıntılar, doğal afetler bu konuşlara yatırım yapmaya
mecbur kılacak bizleri. Güneş enerjisi, Rüzgar enerjisi, yağmur suyu biriktirme, susuz tarım, organik
çöpten gübre vs.vs aklınıza ne geliyorsa. Ekonominin dışında buradaki en büyük olay zaten gezegen
kaynaklarını akıllı kullanacak hükümetlerin desteklenmesiyle başlayacak. İklim krizi anlaşması tüm
bunlarla ilintili bir süreç. Tabi ki bunun olumlu-olumsuz tarafları da yaşanacaktır. Yeraltından çıkacak
değerli madenlerin işlenmesi, ülkenin jeopolitik önemi, tarım ülkesi ve ikliminin tarıma elverişli
olması, zaten borçla başlanmış bir 3o yıl için ortak sermaye ve hisseli kaynak yönetimini ve belki de
yabancılara kiralanacak toprakların göstergesi olabilir mi? Yine savunma sanayii ve değişen teknolojik
dünyaya entegre olmak için ,uzay çalışmaları hatta yurtdışından destekli ortak çalışmalar yapılabilir.
Bu çalışmalar, uydu, haberleşme ,Savunma Sanayii ve Nato başlığı altında olabileceği gibi, çok farklı
bir kolektif dünya halkları adı altında yeni bir birim , bir çalışma da olabilir. Nato ya da Birleşmiş
milletler gibi yeni kurulacak kolektif bir dayanışma kurumu .Alternatif tıp ve genel olarak tıbbın önem
kazanacağı, Tıp , Spa, termal genel sağlık turizminin yapılması da sağlanabilir. Arkeolojik ve tarihi
kentler, Yenilenecek meclis ve senato, belediyecilik sistemleri , geliştirilecek yeni kolektif gruplar,
alanlar, vakıf ve dernekler, uluslararası yeni yaşam formüllerine adaptasyon dönemleri.
Kova yeniaydan hemen sonra Progreste Ay uranüs kavuşumu yaşayacağız. 2023 *2024 sürpriz kaoslu
,özgürlükler ve inançlar, kutuplaşmalar üzerinden olacak Plutonun da Kovaya girdiği dönemler, zor bir
süreç. Daha sonra Ay, hades ve Ay şiron kavuşumu var yine; Bu dönemler zorlu sınavların verilmeye
başlanacağı dönemlerin başları olacak. 2025 ve 2027 yılları( Aslan *Kova Tutulmaları) buralarda da
sıkıntılı süreçlerimiz var, yine bir ciğerimiz yanacak , 1999 bu süreci 11 Ağustos Depremi ve ardından
ciddi bir ekonomik krizle yaşamıştık. 2029 da ilk kareye doğru gideceğiz. Ara yıllarda da açılan maddi -
manevi yaraları , ekonomiyi düzeltmeye çalışacağız, Ancak bu seferde doğal afetler yakamıza
yapışacak. Yani hayatın tam da kendisi zuhur edecek yine. Bir sonraki balsamik 2050-51 yıllarında
olurken,2052 de Balık burcunda bir yeniayla yeni bir döngü başlayacak. Eğer Türkiye bu 30 yılını iyi
değerlendirir. Borçlanmadan artı hanelere geçer, yatırımlarını yapar, demokrasi ve özgürlükler adına
sorumluluklarını yerine getirirse, ülkenin mozaik yapısına ,kutuplaşmalardan uzak bir şekilde yeni bir
düzen getirebilirse ne ala yoksa Balık döngüsünde oldukça zorlanır.Ülke Natal Haritasındaki
10.evdeki Erise rağmen bunu başarabilir mi göreceğiz. İşte aslında astroloji böyle bir şey. Harita neler
yapmamız gerektiğini söylüyor, yapabilirsek gelecek bizim, Kuzey ay dğümü Başak olan bir ülke olarak
gerçekten çok çalışmamız gerekiyor. Birden bire bu yenilikleri yapmak, devrimleri gerçekleştirmek,
yeni yollar almak mümkün değil tabi alışkanlıkları bırakmak zordur, Gad Balığa çekildikçe zorlanıyoruz.
Eşitçilik, özgür düşünce formları, çoğul demokrasi bizim gibi ülkelerde maalesef ütopik bir hayal. Bu
süreçler yaşanırken en son Kova çağı yaşanan Dönemlerde ,feodal yapılara protest yazarlar, şairler,
ozanlar, düşünürler, askerler, vatanseverler kahraman olmuşlardır.
Pluto en son 1779 ( Fransız İhtilali 1789) yılında Kova burcunda idi.( Pluto 1930 yılında keşfedildi),
Neptün ise 1998-2012 yılları arasında Kova burcunda idi. Hava elementi sahipkıranları ise 12. yy
sonları ve 14.yy sonlarına kadar devam etti ki bu da Haçlı seferleri, Rönesans dönemlerine, icatlar
buluşlar, savaşlar ve humanizmin öne çıktığı, entelektüel yazarların, filozofların, düşünürlerin, sanatçı
ve reformistlerin yetiştiği dönemlere denk geliyor. Ancak her devrim her sosyolojik olay, yenilenme
adına ne derseniz deyin, bir ihtiyaca karşılık gelmiştir. Durup dururken bir Karacaoğlan, Köroğlu,
Yunus Emre, Mevlana, Wagner, William Wallace, Petrarca, Boccaccio, Dante olunmamıştır. Bu
yüzdendir ki özellikle Kova burcu zamanları kıyım çok olacaktır ki özgürlük savaşları olsun. Ülkelerdeki
etnik halklar, azınlıklar, göçmenler, sığınmacılar, toplumdaki sınıfsal azınlıklar, düşünsel azınlıklar gibi
mozaik yapılanların , hükümetler tarafından Toprak sahipkıranında (kapitalizm) yaşadığımız
manipülasyonun sonucunda doğacaktır elbet. Özellikle bugünlerde Toprak sahipkıranına veda
ettiğimiz zamanlarda 200 yıllık süreci bir salgın ve bir ekonomik global buhranla bitiriken, acaba
Kovanın ayak sesleri nasıl duyulacak?? Sanırım tüm dünya önümüzdeki 200 yılında özgürlük
savaşlarını , gelişen ileri teknolojiler karşısında insalığın önemine vurgu yaparak geçirmek zorunda
kalacak. HER ÖLÜM BİR DOĞUMA GEBE, HER DEĞİŞİM BİR YENİLİĞE, HER AYRILIK YENİ BİR
BULUŞMAYA...İnsanoğlu en zor evrilen, en zor değişen canlı grubu, değişim, dönüşüm yıllarında en
zor sınavları vermiş hep, yeniye adaptasyon zorluğundan. Bu zamanlardan geçerken ,yeniye, gelişen,
değişen durumlara en çabuk adapte olabilen en az hasarla kapatacak bu devri. Sanırım bu durumda
1900 yıllardan kalma bugünlerde çok konuşulan X ve Y kuşağı zorlanırken Z kuşağı ise devrimler,
verilen kavgalar adına yenilikler adına çok fazla sorumluluk alacak...
Özgürlüğün tarifini yüzyıllardır farklı farklı tasvir eden insanlık, çoğu zaman Özgürlük adı altında
diğerlerini maniple ederek, Özgürlüğünü veriyoruz derken yeni bir köleliğe mahkum eden bir sistem
kurmuştur. Peki İnsanlık kararlarını ve aslında kaderini bu defa nasıl çizecektir. Gökyüzünde uçan
arabalarıyla atalarının topraklarına- geçmişine -Aşil Topuğuna çekilirken, keşif macerasını,
teknolojinin yaratacağı gölgeleri tarafları, en önemlisi aradığı ölümsüzlüğü yıldızlarda bulabilecek
midir?
SABİTKIRAN-SAHİP KIRAN 1200-1400 Yılları
13.YY (1200 *1300) 1200-1204 - IV. Haçlı Seferi 1206 - Cengiz Han'ın tahta çıkışı ÇİN,İpek yolu ticareti,
Anadoluya baskınlar ve Orta Asyadan Anadoluya göçler. 1207 - Mevlâna Celâleddin-i Rumi'nin
doğumu Humanist düşünür ve yazarlar. 1208 - Nasreddin Hoca'nın doğumu 1209 - Hacı Bektaş-ı
Veli'nin doğumu (mutasavvıf) Düşünürler ve yeni devlet ve ulus bilinci. 1215 - Magna Carta'nın kabulü
İngilterede vergiler yasası , halkın vegilere isyanları. 1217-1221 - 5. Haçlı Seferi 1228-1229 - 6. Haçlı
Seferi 1248-1254 - 7. Haçlı Seferi1270-1272 - 8. Haçlı Seferi Din savaşlarının hümanizme yol açması
1270 - William Wallace'ın doğumu (ünlü İskoçya liderı) Özgürlük savaşları, monarşi,lerin sorgulanması
1273 - Mevlâna Celâleddin-i Rumi'nin ölümü 1274 - Nasirüddin Tusi'nin ölümü 1277 -
Karamanoğulları'nda Türkçenin resmi dil olması 1281 - Orhan Bey'in doğumu (Osmanlı Devleti'nin 2.
sultanı) 1281 - Ertuğrul Gazi'nin ölümü 1299 - Osmanlı Devleti'nin kuruluşu 1302 - Osmanlı Devleti,
Bizansla olan ilk muharebesi Koyunhisar Muharebesi'ni kazanması 1308 - Anadolu Selçuklu Devleti
yıkılması 1336 - Yüzyıl Savaşları'nın başlaması Avrupada göçler ve dil, ırk savaşları 1308 - Anadolu
Selçuklu Devleti yıkılması 1347 - Büyük Veba Salgını'nın Avrupa'da görülmesi Ahî Evren, Şeyh Nasirü’d
Din Mahmud’un gelişi (1204) ve Ahîlik kurumu 13. yüzyıl Anadolu devrimi, Avrupa Rönesansı,
Kemalist Devrim ve bilimin iktidarına doğru… Kuruluştan kurtuluşa… 13. yüzyıl süresince Anadolu
halkı, işgalci Moğol ve Selçuklulara karşı kendince ve dünyada ilk kez, kendi kendilerine tanrısallık
atfetmiş olan sultanlardan ve krallardan değil, kendinden güç alan yepyeni bir örgütlenme biçimi
oluşturmuştur. Bu toplumsal örgütlenme, çok sonraları, kendi iç sorunlarını dünyada Demokrasi ve
Cumhuriyet ile çözecek olan çizginin başlangıcıdır. Bu bağlamda Avrupa Renaissance’ı, ardından gelen
yenileşme hareketlerinin tümü, yani Fransız Devrimi, dahası Kemalist Anadolu Devrimi bile, aynı
mantığın, aynı kültür çizgisinin sürmesinden başka bir şey değildir. Kültür Tarihinde “Anadolu”nun bu
kendine özgü ve “özgün” “kuruluş”u, bütün dünyanın Ortaçağ karanlığından “kurtuluş”unu da
başlatmıştır. Horasanîler, Orta Asya’dan yola düştükten sonra uzunca bir süre İran üzerinde kalarak
yaşamlarını sürdüren ve kültürel etkileşim içinde Müslümanlaşarak İslam kültüründen alınan temeller
üzerine kendi özgün düşüncelerini de katıp oluşturdukları özgün tasavvuf kültürü ile günümüze değin
ulaşan düşünsel olgunluğa ermiş ve düşünsel bir akım oluşturmuş olan insanlardır. 12.yüzyıl sonuna
kadar Hindistan, Azerbaycan, İran ve Bağdat dolaylarında yaşayan bu insanlar, Moğolların sürekli
batıya saldırarak yaklaşmaları ile, artık akıllarını kullanmayı öğrenmiş ve silah kullanmayı da unutmuş
olduklarından, batıya, Anadolu’ya akarlar. Horasan’dan, Hoy’dan, Bağdat’tan, özgür topraklara,
Anadolu’ya gelen Türkmenler “kul” olmaya itirazlarıyla birlikte gelirler. Yunus, Anadolu’da doğmuş
olmasına karşın bu itirazı en iyi dile getirenlerdendir: “Nitekim ben beni bildim yakın bil ki Hakk’ı
buldum Korkum onu buluncaydı şimdi korkudan kurtuldum Ben kimseden korkımazam ya bir zerre
kayırmazam Ben şimdi kimden korkayım korktuğum ile bir oldum Azrâil gelmez yanıma sorucu gelmez
sinime Bunlar benden ne sorarlar onu sorduran ben oldum Yunus’a Hakk açtı kapı Yunus Hakk’a kılar
tapı Benim işim devlet bâkî ben kul iken sultan oldum” (Yunus Emre, 13. yüzyıl sonu) Düşünce
tarihinde “kul”dan “birey”e geçişin öyküsü böyle başlar… İnsanoğlu, “birey” olmanın yolunu
“tanrılaşmak”ta bulmuştur. Yüce varlıkla, evrendeki tek “ben” ile birleşmek onu “kul” olmaktan
kurtaracaktır. Bu arada Avrupa’da, özellikle İngiltere’de başka açıdan benzer bir hareketlenme
başlamıştır. 1215 yılında tanrıya, dolayısıyla onun vekili sayılan krala kul olan soylular, bu kulluklarına
baş kaldırır: Kral, çaresiz boyun eğer ve “Büyük Özgürlük Beratı / Manga Carta Libaertatum”u imzalar.
Böylece kullardan bir bölümü olsun “özgür”leşme ve “birey”liklerini kazanma yolunda ilerleyecektir.
Kültür tarihinde o güne değin var olmayan ilginç “ilk”ler yaşanmaktadır. Hallac-ı Mansur, İbn-i Sina ve
Ömer Hayyam, İslam dünyası içinde 9. ve 10. yüzyıllarda düşüncelerini ilk kez “birey” üzerine kurmuş
filozoflardır. Bu tutumları, kültür tarihinde daha sonra gelecek olan 13. yüzyıl Anadolusunu, Avrupa
Renaissance’ını Fransız, Amerikan Devrimleri ile Anadolu’da Kemalist Devrimin kültürüne değin
ulaşacak olan temel süreci de başlatmıştır. Ahî örgütlenmesi 13. yüzyılda, zaman içinde giderek
yaygınlaşacak ve Kayseri dışına da taşarak bütün Anadolu’ya yayılma eğilimi gösterecektir.Kendini
Aristokrat duyumsamayan, yani Selçuklunun tanrısoylu ailelerinden sayamayan esnaf, böylece
kendisini Selçuklu aristokrasisinin kulu sayan bir kültür yerine, kendine özgü, özerk toplumsal bir
yaşamı da oluşturmaya girişecek, Aristokratlardan bağımsız bir yaşam için savaşım vermeye
başlayacaktır. Şems-i Tebrizî – Mevlânâ Celalü’d Din Rûmi Bir yandan esnaf arasında Ahî örgütlenmesi
sürer ve gelişirken öte yandan, Selçuklunun başkenti Konya’da Mevlana da bir örgütlenme içine
girmektedir. Tasavvuf anlayışı, “insan” varlığının evrenin merkezinde bulunduğu temel düşüncesine
bağlıdır. Ancak Mevlana’nın insanı “birey” değil, Aristokrat kültürün “kul” anlayışıyla özdeştir. Şems’in
1243 yılında Konya’ya gelmesiyle düşünsel bakımdan güçlenen bu örgütlenme, siyasal olarak da
Selçuklu aristokrasisini desteklemektedir. Ayrıca Anadolu’yu işgal etmiş olan Moğol noyanları ile de
koşutluk içindedir. Bu nedenle Moğollar, Mevlana’ya “Anadolu Bilgesi” unvanını uygun görmüşlerdir.
13.yüzyıl başında, 1215 yılında İngiltere’de soyluların baskısıyla kralın imzalamak zorunda kaldığı
“Büyük Özgürlük Beratı / Manga Carta Libertatum”da geçen “Libertatum / Özgürlük” sözcüğü, kültür
tarihine bağlı toplumsal hareketlenmede, çağımızı da yaratacak yeni bir köşe başını göstermektedir.
Ancak bunun toplumsal ve kültürel alanlarda görünür gerçekleşmesi, 13. yüzyıl boyunca Anadolu’da
olmuş, sonunda bu yapı, Ankara ve Osmanlı’yı, başlangıçta Aristokrat olmayan iki devleti
doğurmuştur. Oysa biri 13. yüzyıl ortasında, öteki sonunda olmak üzere, demokrasinin gelişme ortamı
olduğu var sayılan İngiltere’de, biri aristokratlar tarafından, öteki de kraldan yana iki meclis
kurulabilmiştir. Hace Bektaş-ı Velî Hace Bektaş-ı Veli, Anadolu’nun 13. yüzyıl düşüncesini oluşturmuş
Horasanîlerin bir sonraki kuşağındandır. Baba İlyas’ın halifelerinden (sonra gelen) olmasına karşın
Babaî kalkışmasına katılmamış, ama çatışmalar sırasında kardeşi Menteş’i yitirmiştir. Ahmet
Yesevî’den alınan “dört kapı kuramı”nı geliştirerek Anadolu tasavvufuna girmesine neden olmuştur.
Moğollar, Selçuklular ve Mevlânâ ile politik sürtüşmeye girmemiş, Suluca Karahöyük’te (bugünkü
Hacıbektaş) kurduğu tekkesinde “dört kapı kuramı”nı geliştirmiş ve bugüne değin ulaşacak biçimine
getirmiştir. En önemli kitabı olan “Makalaat”, biri düzyazı, biri manzum iki metinle, “Türkçe” olarak
günümüze ulaştığı için, Arapça’dan çeviri sayılmakla birlikte, yapıtın Arapça aslına rastlanmamış
olması nedeniyle, Hace Bektaş, belki de düşünce tarihinde Türkçe yazan ilk düşünür olarak
nitelendirilebilir. Ahî Evren, Hace Nasirü’d Din’in ölümünden sonra, eşi ve Anadolu Bacıları (Bacıyân-ı
Rûm) örgütlenmesinin başı olan “Fatma Ana (Kadıncık Ana)”nın da yaşamını, Hace Bektaş
Dergâhı’nda geçirdiğini ve Anadolu Bacılarını buradan yönetip yönlendirdiğini görüyoruz. Osmanlı’nın
kuruluşunda askeri gücü oluşturan ahî askerleri Alp Erenler, Orhan Gazi zamanında “Yani Çeri” adıyla
Osmanlı’nın düzenli ordusuna dönüşmüş, kendilerini Hace Bektaş Dergahının ocağı saymışlardır.
Tapduk Emre, Yunus Emre, Said Emre Taptuk Emre’nin dergâhı, başka “emre”ler de olmakla birlikte,
üç önemli “Emre”nin yetişmesine neden olur. Bunlar Taptuk Emre’nin yol göstericiliğinde, Yunus ve
Said Emre’lerdir. Yaşadıkları tam tarihler bilinmemekle birlikte Yunus Emre’nin, Hace Bektaş’dan daha
sonraki kuşaktan olduğu düşünülür. Özellikle, evrensel kültür içinde “kul”dan “birey”e geçişi ilk kez en
açık biçimde Yunus Emre anlatmıştır. Bütün bu sosyo-kültürel olaylar yaşanırken İstanbul, Latinlerin
işgalindedir. Ve Anadolu’da silahlı Hıristiyan din adamları olan şövalyeler vardır. Önemli bir
bölümünün, dönüşlerinde Müslümanlar tarafından saptırılmış oldukları savıyla engizisyon tarafından
yargılandığı ve canlı canlı yakıldığı bilinmektedir. Bogomil şövalyelerinin, Anadolu tasavvufu ile çok
benzer dinsel inanç içinde oldukları Ahî Evren tarafından da yazılmaktadır. Kaldı ki, Ahî Anadolusunda
kurulan pazaryerlerinde Hıristiyanlarla Türkmen Müslümanların birlikte olduklarını görüyoruz.
Osmanlı’nın kuruluşundan sonra, Eskişehir Seferihisar pazaryerini basarak malları yağmalayan
Moğolları yakalayan Orhan Gazi’nin kurtardığı malları Müslüman-Hıristiyan ayırımı yapmadan
sahiplerine dağıttıkları bilinmektedir. Ayrıca, Osmanlı’nın kuruluşunda Hıristiyan Bizans’a karşı,
özellikle Bursa yöresindeki Hıristiyan halkın Osman ve Orhan Gazi’yi desteklemekte oldukları da
bilinmektedir. Bütün bu veriler 13. yüzyıl tasavvufunda laik bir dünya görüşüne olan gereksemenin
doğmuş olduğu, dolayısıyla bu gereksemenin toplum tarafından karşılanmış olduğu izlenimini
vermektedir. Kaldı ki bu izlenim, Mevlânâ’nın ünlü “ister Mecusi, ister putperest, kim olursan ol gene
gel” söyleyişiyle de doğrulanmakta, Mevlânâ’nın Anadolu insanının bir gereksemesine yanıt vermeye
çalıştığı anlaşılmaktadır. 13. yüzyıl Anadolu kültüründe ortaya çıkan bu özgür dinsel kültür yapısı,
geleceğin dünyasına “laisizm”i armağan edecektir. 16. yüzyılda Avrupa Renaissance’ı sırasında ortaya
çıkan hümanistler, 13. yüzyıl Anadolu hümanistleri ile aynı düşünsel tutum içinde bulunan, “kul”
olmaya karşı “birey” olmaya göre yaşamlarını biçimlendirip buna uygun kültürü oluşturmaya çalışan
düşün insanları olarak görünmektedir. Onlara Anadolu hümanistlerinin ardılı demek yanlış olmaz. Bu
dönemde ortaya koyulan İtalyan edebiyatı örnekleri birkaç yüzyıl boyunca Avrupa'yı etkiledi ve
Rönesansın başlangıcı sayıldı. Dante, Petrarca ve Boccaccio adlı üç büyük yazarın yaşadıkları dönemde
kazandıkları ün günümüze kadar sürdü.Dante'nin Toskana lehçesiyle kaleme aldığı ve cennet ile
cehenneme yapılan bir yolculuğu anlattığı uzun şiiri La divina commedia, içerdiği karmaşık imgeler,
şiirsel zenginlik ve anlam yoğunluğuyla bir başyapıt sayılmaktadır. Felsefeden çok edebiyata ilgi duyan
ve aynı zamanda bir Hümanist olan Petrarca ise ortaçağ felsefesine karşı çıktı ve yapıtlarında klasik
Latin yazarlarını örnek aldı. Boccaccio ise büyük bir edebi değer taşıyan düzyazı yapıtlarında yetkin bir
üslup kullandı ve Decameron Hikâyeleri adlı 100 öykü içeren yapıtıyla Rönesans edebiyatını
etkiledi.14. yüzyılın ikinci yarısında edebiyat etkinliklerinin merkezi olarak kalan Floransa'da halka
yönelik yapıtlar verildi. Boccaccio'nun etkisiyle öykü türü canlılık kazandı.
Canan Başoğlu Warsawa 2020
Yorum Gönder